Haydar Akdağ ile sanatı üzerine söyleşi

Art50.net’e katıldığın serigrafi işlerinle başlayalım. Serigrafide sana cazip gelen ne? Neden teknik olarak serigrafiyi kullandın?

2011’de Yüksek Lisansa başlarken, tuval üzerinde aradığım lekeleri mono baskılarla geliştirmiştim. Süreç içinde Litografi, Gravür ve Serigrafi baskı atölyelerinde oldukça yoğun vakit geçirdim. Serigrafinin cazibesi bir teknik olarak istediğim sonuca beni hızla götürebilecek olmasıdır. Kendime dönüştürebileceğim malzemeler yaratmam için büyük imkanlar sağlıyor. Aynı baskıyı farklı yüzeylere uygulayabiliyor olma şansım beni heyecanlandırıyor. Üretim sürecinde yeni fikirlerin doğmasına gebe bir teknik olduğunu söyleyebilirim ama klasik anlayışta bir serigrafi tekniğini tarifindeki kusursuz tekrar duygusunu arayanlarla aynı yerde değilim. Benim doğama aykırı (!/?)

Bir edisyona defalarca müdahale ederek biricik eserler yaratma fikri nasıl şekilleniyor? Yani biriciklik ve çoğulluktan bahsetmek gerekirse… İşlerinin hepsi birbirini bütünlüyor gibi? Bütün parça ilişkisini işlerinde nasıl kuruyorsun? Ya da böyle bir kaygın var mı?

Bir bütünlük kaygısı üzerine uzun uzun konuşmak gerekebilir. Bunu beş duyu organımızın bir orkestra uyumunda olması, ruhumuz ve aklımızın akışından; sosyal sistemde bireyin oluşturduğu çoğula kadar geniş bir perspektifte düşünebilir anlatabilirim. Çünkü atölyede, zihnimde düşüncelerimi ve buna paralel kas hareketlerimi üretime aktarırken aklımdan geçen konuların trafiğinde; bir gün öncesinden, günün gazetesindeki bir haberden, yolda yürürken gözüme ilişen ve hislerimi tetikleyen bütün düşünce biçimleri beni etkisi altına alıyor. Biriciklik, bir insan bedenine dahil etsek; kas ve organlar bütünü olarak en basit haliyle tarife kalkışsak dahi farkları görebiliyoruz. Ürettiğim bedenlerde neden farklar olmasın… Küçük bir kıvılcımın, bir dokunuşun hangi yeniliğe, devrime veya evrime yol açacağını ön göremeyiz… Her ne kadar gerçek hayatta kontrolcü ve her an tetikte olsak da, sanat öyle bir alan değil. Kendi habitatındaki tekil ve çoğul arasındaki ilişki evrensel bir teori ile macro-micro ekseninde mi, bunu yanıtlamak seyrettiğiniz doğayı ya da sanatsal üretimi parçalamak olabilir mi?

Haydar Akdağ (3)

Bütün işlerinin birer de hikayesi var. Yazıların sonundaki (!/?) işareti ne anlama geliyor?

Bütüne dokunurken, onları okunaklı kılmak adına kendimi şartlamıyorum. Yani hikayeler kısmında aklımdan geçenler, üretimi gerçekleştirirken o an düşünce trafiğindeki bir duruma nasıl cevap verilir sorusuyla; irkilme ve sorma ; ve sonrasında da cevaplamaya dönük bir duruş-durumdur. Yazılarımın sonunda “(!/?)” yer alan, bir ünlem, bir taksim, bir soru işaretini parantezle bir cemale, insan suretine dönüştürmedeki bilinç uzun yıllardır kişisel bir imza halinde. Öyle ki yazdığım şiirlerde satır aralarında sıklıkla kullandıktan sonra, şiirin içinde bir mahlas olarak adımdan ya da sonunda ismi imza gibi kullanmayı terk etmiş durumdayım.  Beni ben yapan şeyin “irkilmek ve sormak” , buradaki irkilme belki ilk anlamda korkuya işaret edebilir. Ancak işin aslı öyle değil. Bu hayatı sevmek ve ona dahil olmak için verilen salt insan olma mücadelesinin karşılığıdır.

Bu yazılarda benim dikkatimi çeken senin öznel bakışın. Klişeleri parçalamaya çalışan tavrın sanki o kadar özgürleşiyor ki mevcut terminolojilere kapılmaktansa yeni cümleleri terimleri arıyor. Ne dersin?

Modernizme ya da gelişime karşı değilim. Fakat inşa ettiği değerleri hep ölçme ve değerlendirme kuralları içinde bir disipline sokuyor. Bireyleri gerçekten özgür bırakmayan, toplumu merkezi akılla yönetmeye çalışan bir sosyal sisteme duyduğum bir tepki bu. Size insan olmak adına duygularınızla kişisel deneyimlerinize yaşayacağınız bir alan kalmıyor aslında. Bunu yaptığınız sanat alanı içinde dahi düşündüğünüzde bağlamlar, uzamlar biri aşağı biri yukarı… bitmiyor bitmiyor… Düşünce tarihini silip yenisini yazacak zaman olsa ne yaparım bilmiyorum ama yerine sevgiyi ve hayatı koymayı düşünürüm… Üretimlerimizi duyguyla, akılla yapıyorken bunu paylaştığımız dilin Kavramlar Sözlüğüne-ya da- Terminolojiye hizmet ediyormuş gibi düzenlenmesi beni rahatsız ediyor. Ben her tekilin aklına değer vermekten, duygusuna izin vermekten bahsediyorum…(!/?)

Haydar Akdağ (4)

Tekstil çıkışlı olduğunu biliyoruz. Sanat hayatın nasıl başladı? Sanat departmanına nasıl bir geçiş yaptın?

Sanata başlamak nasıl ölçülür bilemiyorum. Ama eğer klişe bir düşünce örgüsü içinde bakarsak, lisans eğitimi olarak tamamladığım moda eğitimi sonrasında son derece unique tasarımlarla sektöre hizmet verdim. Tekstil meslek mezunu olduğum için bir adım daha üretim aşamasında avantajlıydım. Moda üzerine düşünürken üretim sürecinde yeni dikim ve uygulama teknikleri geliştirerek işimden keyif almaya çalışıyordum. Fakat moda kolektif bir sürece gebe… Eninde sonunda biri işinize karışıyor. Baktım hürriyetim sınırlı, yüksel lisansı tekstil yerine plastik sanatlarda yapmaya karar vererek bu yola çıktım. Her geçen gün tekil üretimin, kendimle olmanın tadı-huzuru beni kendine bağladı. Yüksek lisansı bitirip doktoraya başladığım süreç içinde bir baktım ki çalıştığım moda stüdyosundan istifa etmişim =)

Farklı öğretiler sanat pratiğine nasıl yansıyor?

Sanatta pratik bence söz gibi… Konuşmak gibi… Laf lafı açıyor, zanaat zanaate rehber oluyor, uygulama pratikleri artıkça sanat için daha heyecanlı ifade dilinizi geliştiriyorsunuz. Benim için fiziksel kas imkanları ve düşüncenin derinlik imkanları bir bütün olarak hayal gücünün, duygunun tetiklenmesi için farklı öğretileri servet sayar.

Haydar Akdağ (1)

Başka hangi materyallerle çalışmayı seviyorsun? Etiketlerden bile işler üretiyorsun sanırım?

Farklı malzemeler oynamak benim üretim metotlarımdan biridir. Uzun süredir aynı başlık altında uyguladığım performans, video ve enstalasyonlarım var. Burada sorguladığım “Hazır Malzemenin Estetiği” başlığı ile pipet, makyaj pamuğu, dosya teli, mutfak gereçleri olmak üzere kullandığım birimleri daha önce bahsettiğim tekil ve çoğul ekseninde plastik bir komposizyon kadar düşünce alanında da heyecanı ve şaşkınlı yaşamayı seviyorum. Etiketler bunlardan biridir.

Aynı zamanda akademik hayatına devam ettiğini biliyoruz. Çalışma alanını anlatabilir misin? Sanatsal pratiğin akademik çalışmalarına, akademik çalışmaların sanatsal pratiğine nasıl yansıyor?

Üniversite hayatıma hep taze kan, can olmuştur. Zamanın ruhunu da, dünü ve geleceği hissedebileceginiz mekanlardır, benim için hakikaten öyle… İletişimin bir parçası iseniz aldığınız kadar veriyorsunuz dur. Etkileşim burada kaygılar, sevinçler, telâşlar, teknikler, haberler vs.vs birçok kalemde insana ve hayata dair karşınız da… Akademik arayışlarım da tekil hürriyet sahasının derin ifade biçimlerini görmek açısından zengin ve engin kaynaklara ulaşa biliyorum. Bu engin denizde kazandığınız güzel insanları, gelişmiş aklı, evrensel değerleri kucaklayabiliyorsunuz. Aslında belki bireysel aklın kürsüsü ile çoğulun uzlaşısını vurgulamak, sanatsal kaygıyla bireysel arayışın daki adaleti bulmak ve geliştirmek için vazgeçilmez olan mekanım diye bilirim.

İleriye yönelik planların, hedeflerin neler?

Bunu bilemiyorum. Her geçengün planlarıma yeni bir tane daha ekliyorum. Beni yavaşlatmak yerine daha çok çoğaltan, derinleştiren planlar. Fakat pratik bir cevap belki sanat hayatım ve akademik ilişki içinde güçlü bağlar için ortaya daha çok emek ve sevgi koymak diye bilirim (!/?)

 

    If your proposal is evaluable, a return will be made within 5 working days. If you do not get a response to your offer within 5 working days, it means that your offer is not likely to be evaluated.




      Teklifinizin değerlendirilebilir olması durumunda en geç 5 iş günü içerisinde dönüş yapılacaktır. 5 iş günü içerisinde teklifinize yanıt alamamanız teklifinizin değerlendirilme olasılığı bulunmadığı anlamına gelmektedir.